NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
حُمَيْدٍ
عَنْ مُوسَى
بْنِ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَقَدْ
تَرَكْتُمْ
بِالْمَدِينَةِ
أَقْوَامًا
مَا سِرْتُمْ
مَسِيرًا وَلَا
أَنْفَقْتُمْ
مِنْ
نَفَقَةٍ
وَلَا قَطَعْتُمْ
مِنْ وَادٍ
إِلَّا
وَهُمْ
مَعَكُمْ فِيهِ
قَالُوا يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
وَكَيْفَ
يَكُونُونَ
مَعَنَا
وَهُمْ
بِالْمَدِينَةِ
فَقَالَ حَبَسَهُمْ
الْعُذْرُ
Enes b. Malik'den
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Vallahi siz
Medine'de öyle bir cemaat bıraktınız ki onlar sizin yürüdüğünüz (bütün)
yol(lar)da ve sarfettiğiniz (her) malda, geçtiğiniz (her) vadide sizinle
beraberdirler."
(Bunun üzerine ashab-ı
kiram);
Ey Allah'ın Rasûlü!
Onlar Medine'de oldukları halde nasıl bizimle olurlar dediler. (Hz. Peygamber
de);
"Onları
mazeret(leri) alıkoydu." diye karşılık verdi.
İzah:
Buhâri, cihâd, meğâzî;
Müslim, imâre; İbn Mâce, cihâd; Ahmed b. Hanbel, III, 103, 160, 182, 214, 300, 341.
Bu hadis-ı şerif bir
işe iuyyet edipte herhangi bir özründen dolayı onu yapamayan bir kimsenin o ışı
yapan kimse gibi sevap alacağına delildir. Bu hadisi Ebu Avâne ile İbn Hibbân
da rivayet etmiştir. Fakat Ebu Avâne ile îbn Hıbban'ın hadisinde, "sizinle
beraberdirler" cümlesi, "sevapta size ortaktırlar" şeklinde
rivayet edilmiştir. Bu da mazereti sebebiyle savaşa katılamayan kimselerin
katılanlarla beraberliğinin sevab yönünden olduğunu ifade eder.
Metinde geçen mazeret
kelimesi hastalıktan daha genel bir manada kullanılmıştır. Her ne kadar
Müslim'in rivayetinde "kendilerini hastalık hapsetmiştir" ifâdesi
varsa da bu ifade, mazeretin sadece hastalıktan ibaret olduğunu değil, fakat
insanların harbe katılmasına en çok hastalığın engel olması hasebiyle
kullanılmıştır.